Nerede kaldı benim lanet
olası kahvem!
Güne
mutlaka kahveyle başlarım. Kahve deyince aklıma tabiy ki Starbucks
gelir. Sabahları kahve içmezsem başıma ağrılar girer, elim
ayağım titrer, kıçım başım ayrı oynar. Bu yüzden uyanır
uyanmaz soluğu Starbucks'ta alır, yüzümü de buranın tuvaletinde
yıkarım zira suları kireçsiz ve oldukça berrak ayrıca hoş bir
rayihaya sahip.
Kimilerine
göre Starbucks 'ta kahve pahalıymış. Bu insanlar kahvenin ne
zorluklarla elde edildiğini bilmeyen cahil insanlar. BBC'nin haberine göre Starbucks 2006 yılında etiyopya'dan aldığı kahvenin 2,64 kilosuna 1.42 $ ödüyormuş. 2004'te ise kahvesinin yalnızca %6'sı "Fair Trade" sertifikasına sahipmiş. Starbucks
2009'da kahvesinin %81'ini adil ticaret çerçevesinde yarım kilosuna 1.47 $ verdiğini iddia ederek Guetamalalı işçilerden satın almıştır. Yav, işçinin para
kazandığı nerede görülmüş. Aç parantez, İşçi üstün bir
başarı gösterdiğinde nadiren takdir görür fakat yaptığı hata
çoğu zaman maaşından kesilir yada işini kaybetmesine sebep olur,
parantezi kapat. Elbette bu parayı işveren alıyor. Adil ticaretin
dışında kalan %19 yani 31,9 ton kahve için çoçuk işçilerin
çalıştırıldığını yada işçilerin köleleştirildiğini
düşünmüyorum. Çünkü bu insanlar topladıkları kahvenin
kilogramını ortalama 0.3 dolara satıp parayı kırıyorlar. Velhasıl kelam
Guetamalalı işçiler benim sayemde evlerine ayda 12 dolarla
dönebiliyor. Hemde Kanada yada Avusturalya doları da değil,
bildiğimiz Amerikan doları.
Çocuk
işçilerin topladığı kahvenin tadına doyamıyorum diyorsanız,
bunun için Fildişi sahillerine gitmenize gerek yok. Nestle bu
kahveleri size en yakın marketlere dağıytıyor zaten. Yanında da
nefis nestle bitter çikolatada favorimdir. Evet evet onları da
çocuklar topluyor.
Kahvenin
bu çileli yolculuğunu düşününce Starbucks'ın kahveyi %59 net
karla satması oldukça normal. Bilinen kanının aksine Starbucks'ta kahve
oldukça ucuzdur yani 1 liradır. Pahalı olan şey kağıt
bardaklardır ve fiyatı yaklaşık 10 liradır. İsteyen üzerinde
şirket logosu bulunmayan düz beyaz bardağı 50 kuruşa satın
alabilir. Fakat bunu hiç tavsiye etmiyorum, zira bu logolu yeşil
bardaklar Starbucks kahvesinin eşsiz lezzetini ve aromasını
kahveye katan en önemli unsurdur. Oysa logosuz bardaktan içtiğim
kahve sadece sıradan bir kahveydi. Yine de pahalı diyen varsa almaz
olur biter kimsenin bir başkasına karışma hakkı yok.
Starbucks geçen
yıl, okuduğum okulda bir şube açmak için iletişim
öğrencilerinin stüdyosunu işgal etmiş. Pardon misafir olmuş. (okul işgale izin verince bu adamları suçlayamıyor insan) Stüdyoları ellerinden
alınan kızgın iletişimciler de bizim maket atelyemizi (imla için bkz. tdk) işgal etmişti. Gücü yeten yetene:) Atelyemiz elimizden gitmişti fakat biricik
aşkımız daha yakınımıza, kıçımızın dibine, okulumuza gelmiş ve yeni kıraathanemiz olmuştu. Aylar önce kavurdukları taptaze
kahveleri bizlere sunmuşlardı, tabiy ki ikram değil parasıyla.
Bizde elimizde kağıt bardaklarımız ve çöreklerimizle etrafta arzı
endam edip, derslere de kahvemizle gitmeyi bir ritüel haline
getirmiş olduk.
Starbucks'ın
en sevdiğim yönü ise çalışanlar ile müşteriler arasındaki
sıcak ilişki. Mesela sabah kahve aldıktan sonra kasiyere 10 papel
uzatırım ve "Hey ahbap! üstü sende kalsım derim." O da
bana "Sağol adamım çok kıyaksın" der. Daima güleryüzle
karşılanırsınız. Öğlenleri arkadaşlarla burada toplanırız.
Ortam öyle güzeldir ki hep aynı sıkıcı konuları konuşmaktan
hiç sıkılmayız. New York Yankees'in galibiyet serisi, petrolün
varil fiyatı, Nasdaq'da en çok işlem gören kağıtlar, Kardaşyan
kardeşler, başkanın yurt dışı gezileri, senato oylamaları
derken zamanın nasıl geçtiğini anlamayız.
Yukarı
doğu yakasının en iyi kahvesini şüphesiz Bağcılar şubesinde
içersiniz. Alibeyköy'de fena değildir. Böyle yazdığıma
bakmayın beni tanıyanlar ne kadar duyarlı bir insan olduğumu
bilir. Etrafımda fakir ve aç bir insan olsa donat ve kahveye her
sabah tonla para vermekten vazgeçebilirim fakat şu ana kadar hiç böyle
birine rastlamadım. Orada çöpten yemek toplayan çocuklar mı?
Onlar fakir değil dostum, bu bir yaşam tarzı, onlar homeless!