31 Aralık 2013 Salı



Hayatınıza heyecan katabilecek, 2 Liradan Ucuz 10 fikir 

1- Dile 9 voltluk pil değdirmek; Heyecan verirken aynı zamanada pozitif enerji de verir:) Öyle ki, bu 90'lı yıllarda tam bir fenomen olmuştu. O dönem 9 voltluk pili diline değdirmek için alanların sayısı normal kullanım için alanlardan fazlaydı. Bunu gören üreticiler yalarken kolay tutulsun diye bu pilleri silindirik yerine dikdörtgen prizma şeklide tasarlamaya başladı. Günümüzde elektrik, elektronikle ilgilenen ne kadar insan varsa zamanında bu heyecanı yaşadığı içindir. 

2- Şehirlerarası otobüste galeta yemek; Ciddi anlamda cesaret isteyen bir harekettir. Kesinlikle bu konuda iddiaya girilmemelidir. Bu hareketi devam ettirmekte ısrar ederseniz dayak yemeniz yada otobüsten atılmanız pek muhtemel. Issız bir yerde inip yola devam etmek ise daha büyük bir heyecandır.

3-Hareket halindeki minibüsten atlamak; Bir minibüsten inmek istediğinizde, minibüs şoförleri yavaşlamak için gereksiz vites ve pedal kombinasyonları yapmaktan kaçınır. Bu yüzden genellikle tam olarak durmazlar bunun yerine yavaşlar ve sizin atlamanızı beklerler. Bu heyecanı tekrar tekrar denemek isteyenler yüzünden indi-bindi diye bir tarife bile çıkmıştır.

4- Çayın yanında patlayan şeker ikram etmek; Hele ki bayramlarda yada kız isteme seramonisinde vs. çok hoş olabilir. Koca koca insanların ağzında pıtır pıtır şeker patlaması. Düşüncesi bile heyecan veriyor. Kıtlama içimi kolaylaştırmak için küp şeker şeklinde olmalı.  

5-Yoldaki parke taşlarının çizgilerine basmamaya çalışmak: Bu hareket parke taşlarının icadı kadar eskidir. İçinizdeki süper mario'yu ortaya çıkartır.

6-Dirseğinizi yalamaya çalışmak; Klişe bir harekettir. Aynı zamanda gün içerisinde tekrarlanması halinde iyi bir egzersiz olur. 

7-Dişlerinizi fırçaladıktan sonra portakal yemek; Buz gibi kolayla doldurulmuş yarı olimpik bir havuzda yüzdüğünüzü düşünün. Ürkütücü, soğuk, karanlık, acı, tatlı, ekşi, ferahlatıcı ve heyecan verici. Bir insana bu kadar çok duyguyu aynı anda yaşatabilecek az sayıdaki hareketlerden biridir.

8- Kedilere ışık yansıtmak; Kedilerin yansıyan ışık huzmelerine karşı zaafı vardır. Gündüz aynayla yada gece fenerle yapılabilecek olan bu hareket kedilerin sokakta çığlık çığlığa koşuşturmasına sebep olur. Bu curcunanın hem size hemde sokağınıza heyecan katacağından şüphe yok.

9-Bebeklere limon yalatmak; Limonda bulunan sitrik asit (ph 2-3, ort. %4) bebeklerin yüzlerini ekşitmesine sebep olurken, yüksek orandaki şeker ise (yaklaşık%3) bebeğin onu tekrar yalamasını sağlar. O küçücük sevimli yüzlerdeki mimik ve jestler bir döngü halini alırken etrafını da kahkahalara boğar.

10-En yakın durağa gidip gelen ilk otobüse binmek; Sonrasında son durağa kadar gidip eve yürüyerek dönmeye çalışmak. İşte bu sizin ne kadar özgür ruhlu aynı zamanda korkusuz ve pervasız olduğunuza işarettir. Bu saçma hareketi yalnız başınıza yapabileceğiniz gibi birkaç arkadaşınızı toplayıp onlarında başını yakabilirsiniz. Ayrıca Hawai gömlek, şort ve sırt çantaları sizi iyice havaya sokacaktır. Masabaşı işten sıkıldıysanız anı yaşayın. Unutmayın ki hayat sokaklarda!

22 Aralık 2013 Pazar


Verdiğimiz Rahatsızlıktan Dolayı Özür Dilerim Atam!

  Bir 10 Kasım sabahı, ailece Dolmabahçe Sarayının yolunu Tutuyoruz. Niyetimiz Atatürk'ü, ebedi istirahatine başladığı bu yerde anmak. Saray bahçesi hiç olmadığı kadar kalabalık. Annem kalabalığı görünce seviniyor. Yoğun ilginin sebebinini hafta sonuna bağlıyoruz önce fakat yaklaştıkça işin rengi değişiyor. İşci partisi ve bazı dernek ve grupların üyeleri sabahın erken saatlerinde bahçedeki yerlerini almışlar ve hazır kıta bekliyorlar. Kalabalığın iştahlarını kabartmış olacak ki, bir kısmıda üzerimizde daireler çizerek uçuyor. Derken bizde kalabalığın içine karışıyoruz. arkamızdan insanlar geliyor ama bir yerde sıkışıp kalıyoruz ve daha fazla ilerleyemiyoruz. 

  CHP kadın kolları bu fırsatı kaçırır mı hiç? Onlarda burada. Bir tanesi kalabalığın ortasında sigarasını tüttürüyor. Tüm tacizlerime rağmen de içmeye devam ediyor. Direniyor, boyun eğmiyor erkeğin baskısına. Mağrur ve gururlu bir edayla zehirliyor bizi. Lakin bu süslü ve buruşuk teyzelerin asıl derdi çevrelerine, biz de ordaydık ulen! mesajı vermek esasında. Zira ellerde telefon, sosyal medya hesapları açık, sürekli olarak fotoğraf çekip Dolmabahçe'den izlenimlerini an be an paylaşıyorlar. Bir tek canlı yayın otobüsleri eksik. Bir tanesi; "Şu kamera bizi de çekti mi acaba? akşam televizyonda çıkacakmıyız? diye soruyor. Derslerine iyi çalışmışlar zira saçlar o biçim. Akıllara hemen umut sarıkaya'nın efsane karikatürü geliyor #.

Sonra uzaktan bir alkış sesi geliyor inceden. Alkış kıyamet alıp yürüyor, sesi duyan alkışlıyor ama neden alkışlandığını bilen yok. Uzaklardan birileri geliyor, ama kim? Heyecanlı gözler bir siyasetçi arıyor. Mutfak dolabına kafamı çarpmaktan başka pek bir işe yaramayan uzun boyum bu sefer avantaj sağlıyor bana. Üstüne 0,5 derece miyop gözlerim, gözlüğün etkisiyle elf görüşü bahşediyor. Uzaklarda, Bayraklarla süslenmiş VW Beetle nam-ı diğer kaplumbağa/tosbağa arabalardan oluşan bir kortejin geçiş yaptığını görüyorum. Meraklı ve coşkulu halk yaklaşan korteji görünce bunları mı alkışlıyorlar deyip bir anda kesiyor alkışı. Neyi ne için yaptığımızın bile farkında değiliz anlayacağınız. Sürü psikolojisi tavan yapmış.

 Sendikacı provakatörlerden biri tiz bir sesle gençlik marşını söylemeye başlıyor. Bir, üç, beş derken neredeyse herkes katılıyor ama bizim ağzımızı bıçak açmıyor. Belli ki bunlar ısınma turları. Çok geçmeden "Mustafa Kemal'in Askerleriyiz" diyor kalabalık coşkuyla. Saat Kulesi 09:03'ü gösteriyor "Her yer Taksim her yer direniş" diye haykırıyor şuursuz kalabalık. Saygı duruşuna 2 dakika var ama saygısızlık hat safhada. Siren çalınca sloganlar bir bir kesiliyor. Hayatında bir kere törene katılmış biri bilir ki saygı duruşunun hemen ardından istiklal marşı okunacak. Bir kaç beyinsiz yine slogana başlıyor fakat sonradan marşa ayak uydurmak zorunda kalıyorlar. İstiklal marşı biter bitmez yeniden...

  Aptal saptal sloganlanların yeniden başlamasıyla ben iyice gerildim. Az önce arkamdan "Mustafa Kemal'in askerleriyiz." diyerek böğüren genç irisi arkadaş sigarasını yaktı. Kalabalıktan gidecek başka bir yer yok. Kendisini kibarca uyardım. Bana ileri gitmemi söyledi. Bu birşey değiştirmez burada bir anma töreni var ve etrafındaki insanları rahatsız ediyorsun dedim. Fabrika kapatmaya gelmezsin diye karşılık verdi. Belli bu genç okumuş yobazlarımızdan. Ne alaka bile demeden, bunların tartışılacağı yer burası değil istersen telefonumu vereyim sonra görüşelim dedim. Numaramı istedi ama yazmadı ve sigarasını içmeye devam edince ben iyice sinirlendim. Kimse seni orada zorla tutmuyor. Beyefendi tavrımı bir kenara bırakıp ağız burun giresim var ama yeri ve zamanı değil. 

Lanet Olsun İçimdeki İnsan Sevgisine

  Bu nasıl bir saygısızlıktır inanılır gibi değil. Bir milletin kaderini değiştiren bir insanın ölüm yıldönümünü propaganda malzemesi yapacak bundan rant elde edecek kadar alçalır. Onu da geçtim en yalın anlamıyla bir insanı anıyoruz. Bırakın duygularımızı rahatça yaşayalım. Bu günde bile kendisine çıkar sağlamaya çalışanları

  En çok kızdığım nokta ise insanların çok kolay biçimde manipüle ediliyor olması. Mustafa kemalin askeriyiz ne demek? bunu diyen adamların bir çoğu askere gitmemek için bin türlü takla atan bedelli çıksın diye yalvaran kısa dönem askerlik yapmak için üniversite okuyan askerliği ertelemek için açık öğretime kaydolmayı düşünenler:) 

  Atatürkün dünya savaş tarihinin gördüğü en parlak komutanlardan biri olmasına rağmen ülkesini savunmak için mecbur kaldığı savaşlardan sonra hiç bir zaman asker kimliğiyle öne çıkmadığını okumayan cahiller var. Ortada savaş yok ama olması mı isteniyor? sorunlarımızı tartışarak çözmek yerine bölücülük ve propagandadan nemalanmak da ne oluyor? 

  Kuvvetle muhtemel bu dolmabahçede katıldığım son 10 Kasım töreniydi. Bu özel günü bile propaganda malzemesi yapanlara, İnsanların duygularını yaşamasına engel olup oradan bile prim kazanmaya çalışan zavallılara yazıklar olsun...