26 Temmuz 2013 Cuma


e-Oruç

  Nasıl oruç tutarken yeme içme gibi ihtiyaçlara bir süre ara verip nefsimizi sınıyorsak aynı şeyi başka alışkanlıklar içinde yapabiliriz diye düşünüyorum. Bunlar içinde aklıma ilk gelen şey elektronik bağımlılık. Düşünsenize sosyal medya hesaplarınıza bakmadan, maillerinizi kontrol etmeden, cep telefonunuzu yanınıza almadan ne kadar bekleyebilirsiniz? En basiti cep telefonunun ekranına bakmadan ne kadar dayanabilirsiniz:)

  Dün akşam dışarı çıkmak üzereyken elektrikler kesildi. Caddede araçların ışıklarından başka pek ışık yok ve ne yalan söyleyeyim bu sessizlik ve karanlık kısa bir süre için hoşuma gitti. Lakin, karşıdan gelen insanların yada etrafta oturanların yüzünde ben diyeyim bir ışık siz deyin bir nur vardı. Yüzlerdeki bu nurun kaynağı ise cep telefonları. Karşıdan yürüyen insanlar tıpkı birer zombi gibi kafayı ekrana gömmüş bembeyaz bir surat gövde belli belirsiz bana doğru yaklaşıyorlar. Bazıları elektriklerin kesildiğini fark etmemiş dahi olabilir:)




  Öylesine bir bağımlılık olmuş ki bu, cep telefonunun şarjı bitti diye yana yakıla şarj cihazı arayanı mı beğenirsin yoksa telefonunu evde unuttu diye deliye döneni mi... Elektronik cihazlara bu kadar bağlı olmak bana oldukça komik geliyor. Vatandaş android olmuş haberimiz yok. Öte yandan akıllı telefon kullanmamamdan dolayı benim için üzülenler var:) Fakirlikten alamıyorum diye mi düşünüyorlar acaba. "Yea! al artık şöyle güzel bir telefon." diyorlar. Telefonum çok küçükmüş. Klişelere yakın dursam da boyut değil işlev esprisi yapacak değilim. Söylemesi ayıptır ancak telefonum tam bir tasarım harikası. Telefonla internete girmediğim için arama ve nadiren sms kullanmak gibi tüm ihtiyaçlarıma cevap veriyor. Kamerasını dahi kullanmıyorum. Ben telefonumu kullanmaktan memnunum fakat, başka insanlar memnun değil. Oldukça trajikomik. Bende o insanlar için üzülüyorum çünkü teknolojinin esiri olmuşlar beni de tırnak içinde akıllı telefon almaya zorlayarak zombiye dönüştürmek istiyorlar. Sen memnunsan kullan arkadaşım, zaten telefonun akıllı olduğu için her şeyin doğrusunu sen bilirsin... 

  İnsanlar kullandıkları teknolojik cihazları başkalarına göstermeye bayılıyor. Bu tipik ve normal bir insan davranışı fakat bazıları işi abartıp bilgisayarını tabletini bebeklerine kullandırıp bununla gurur duyuyor. Çok küçük yaştaki çocukların bu cihazları kullanmasında bir çok sakınca var. Gözde ve beyinde ciddi sağlık problemlerine yol açabileceği gibi ilerleyen yaşlarda bu alışkanlığın video oyunu bağımlılığına da dönüşmesi pek muhtemel. 


  Tamam işlerimi halletmek için bir akıllı telefon çok işimi görebilir fakat ben biliyorum ki o bende olsa sürekli karıştıracağım ve kendime daha az zaman ayıracağım. Şimdilik ihtiyaç duymuyorum. Telefonumun küçük olması cebimde daha az yer tutmasını sağlıyor. Güzel bir telefondan kasıt ise ekran boyutu 5-6" olanlar. Bu aletler çok işlevsel fakat telefona benzemiyorlar. Geçenlerde kız kardeşimin devasa telefonu çalınca, telefonun çalıyor yahu diyemedim resmen. Bir anda "heyy! Bak televizyonun çalıyor." deyiverdim:)

25 Temmuz 2013 Perşembe




Oruç

  Dilimize farsçadan giren rôcik sözcüğünün Türkçedeki söyleniş biçimidir. Yalnızca İslam inancında değil Yahudilik ve Hristiyanlıkla birlikte bütün semavi dinlerde ve semavi olmayan birçok dinde oruç kavramı vardır. Kuralları her inanca göre farklılıklar gösterir.
   
  Çocukluğumda iftar saatini pek çok zaman televizyondan takip eder, İstanbul potaya girmiş mi? kaç dakika var? Ankara ile aramızda şu kadar dakika var demek ki arada bilmem kaç tane meridyen var gibi hesaplar yapardım. Sanki tüm kanallar anlaşmış ve ortak yayına başlamışçasına istisnasız her kanalda "İftara doğru" adında bir program olurdu. Bende zaman zaman bu programın son 5 dakikasına denk gelirdim. Uçuşan kelebekler, çiçekler böceklerin dışında hafızamda en çok yer eden görüntü ise, inanılmaz bir çaba ve azimle nehirde yukarı çıkmaya çalışan dişi somonların ayıların kucağına düştüğü anlardır. Burada verilmek istenen mesajı halen anlayamamışımdır. Hatırladığım bir diğer şeyde bu programlarda çalan müzik. Bazen ramazan sofralarında bu müziği akapella yapmak suretiyle ağzımla çıkartıp biri bana dur diyene kadar devam ederim. Bu kişi genellikle annem olur:)

Herkesin tutuğu kendine

  Artık eskiye nazaran çok daha az insan oruç tutuyormuş. Günler uzadı, alışkanlıkları kaybettik vs. Bu tip muhabbetler yapan adamlar var. İyide kardeşim bana ne bundan. Sen tutuyormusun, bak o şu kişi tutuyor, bu tutmuyor falan. Sen neden tutuyorsun deyince de ben Allah için tutuyorum diyor. İyi de Allah'ın senin tuttuğun oruca, ibadete ihtiyacı yok ki. İnsan her şeyi kendisi için yapar. Fakat oruç ile ilgili en çok kabul edilen görüş ise fakirlerin halinden anlamaktır. Ben bu görüşe katılmıyorum. Çünkü fakir insan iftar vaktinde sofraları donatamıyor. Kendisini mükellef sofralarla ödüllendiremiyor ne yazık ki. Otellerde, şık restaurantlarda orucunu açamıyor. Birazcık empati kuruyorsak ne güzel ama fakirin halinden anlamak isteyen varsa iftarını yalnızca bir tas çorba, biraz bulgur yada bir tabak sossuz salatasız makarna ile yapsın. Fakirin halinden anlamak yan anlam. Bunu anlıyorsan ne mutlu ama bu şartlarda pek mümkün değil.

  Bende yıllardır oruç tutuyorum, sebebi ise irademi kontrol etmeye çalışmak.
Zaten yılın her günü istediğimi yiyip içiyorum ramazan ayında ise kendimi kontrol etmek için güzel bir fırsatım oluyor. Başkaları tutmuş tutmamış önümde yemek yemiş, su içmiş umrumda değil. Elbette insanlar sokakta yemek yiyecek. Oruç işini beyinde bitirmekte fayda var, yoksa ben yemiyorum sende yeme canım çeker demek ziyadesiyle saçma.

  Orucun asıl amacının fakirlerin halinden anlamak olmadığının bir diğer ispatı da cinsel birlikteliğin oruç süresince yasak olmasıdır. Fakirlik cinselliği yaşamaya engel değil ki :) Yani bütün iş iradeyle ilgili.



Diş fırçalamak orucu bozar mı?

  Şimdi dini kuralları kendime göre esnetmek istemiyorum ama ben macun ile diş fırçalamakta bir sakınca görmüyorum. Diş macunun köpüğünü yutmuyorum. Tadına bayılmıyorum. Karnımı doyurmuyor, susuzluğuma derman olmuyor. Kısaca diş macununu delicesine arzulamıyorum. Tek niyetim temizlik. Ağızda bir ferahlık ve temizlik hissi için nohuttan daha küçük bir parça macun bile yeterli olacaktır. Bakınız, Abdest alırken de ağza su alınıyor.  (*karikatür- Selçuk Erdem)


Beni öldürmeyen şey beni güçlendirir

   Böyle küçük hesaplar yapacaksak oruçluyken serinlemek için yapılan 2 saatlik duşlar daha sakıncalı bence. Hem deri yoluyla su emiyor hemde su buharı yutmuş oluyoruz, oh ferah ferah:) Güneşin oldukça dar açılar yaptığı Norveç, İzlanda gibi kuzey ülkelerinde 21 saatlik oruçların yılın başka bir zamanı kaza edilebilir diyenler var. Mantıklı da. Nefsimize hakim olalım derken insanlar sağlığından yada işlerinden, okullarından kalacaksa bunun kimseye bir faydası olmaz. Buradaki anahtar kelime; mantık.

  Velhasıl kelam orucun bana direnç kattığını ve normal zamanlarda zorluklara karşı daha çok dayanma gücü verdiğine inanıyorum. Karşıma çıkan ilk zorlukta pes etmemeyi öğretiyor bana. Yani zorluklara karşı sıradan çinko karbon pillere göre çok daha uzun süre dayanabiliyorum.



12 Temmuz 2013 Cuma

    Makinelerin Yükselişi



  Teknoloji ilerledikçe insan zekası geriye gidiyor çünkü birçok şeyi hatırlamak, aramak yada hesaplamak gerekmiyor. Bu işleri bizim yerimize yapan araçlar, insansı robotlar, bilgisayarlar ve akıllı telefonlar var.  Gözlemlerim diyor ki; Teknoloji artık insan zekası için fazla geliyor, zira küçük, büyük herkes her fırsatta akıllı telefonlarıyla ya karpuz kesiyor yada balon patlatıyor. 

  Eminim herkes itiraz edecek ama akıllı telefonu, tableti oyun oynamak için alan o kadar çok insan tanıyorum ki. Fakat oyunlara bakıyoruz deli saçması. Ekran dokunmatik ya bütün oyunlar parmağı fışştt ekrana sürterek oynanıyor. Başka hareket aksiyon yok. Birde telefonu sağa sola yatırıp araba yarışı oynayanlar var. Ekran full Hd ama yaratıcılık sıfır. Oyun oynamayı herkes sever. Zamanında Nokia'nın en çok satan telefon olmasında yılan oyununun payı büyüktür. Ama kimse bu aletlerle deli gibi oyun oynadığını kabul etmez. Yıl olmuş 2013, daha 1989 yılında çıkan "Süper Mario Bros." yada "Tetris" gibi efsane oyunların yanına yaklaşılamamış. Adam telefona 2 bin lira vermiş, durmadan balon patlatıp karpuz kesiyor. Otobüste, minibüste mala bağlamış efendim. Bu adama desen ki; "Git 50 liraya gameboy" al çocukmuyuz der. Çocuk kadar aklın olsaydı zaten...


                       Samsung Galaxy s4 (2013)                Nintendo Gameboy(1989)
     İşlemci;        1945Mhz                                                    4Mhz
     Ram;             2,097,152 kb                                              8 kb
     Ekran;          1080x1920  piksel-Amoled                      160x144 piksel-Lcd
     Renk;           16 Milyon                                                    1 (siyah)


Kullanan akıllı olmadıktan sonra telefon akıllı olsa ne yazar

   Bende fırsat buldukça oyun oynamayı seviyorum. Bu yüzden gidip bir taşınabilir oyun konsolu aldım hemde bir akıllı telefonun 10'da 1'i fiyatına. Süper akıllı telefonunda nasıl karpuz kestiğini gösteren arkadaşlarıma Nintendo için üretilen Scribblenauts adlı oyunu gösteriyorum. Bu oyunda aklınıza gelebilecek herşeyi yazıp, ekrana gelen bu nesneleri bir biriyle etkileştirip bulmacalar çözüyorsunuz. Şimdiye kadar yapılan bütün oyunlardan farklı hale geliyor çünkü bulmacayı çözmenin onlarca yolu var ve bu tamamen sizin hayal gücünüze kalmış. Mesela ağaçtaki bir kediyi kurtarmak için merdiven yazıp ona tırmanabilir, Helikopter yaratarak ağacın tepesine iniş yapabilir ya da sadece itfaye çağırarak kediyi onların kurtarmasını sağlayabilirsiniz:) Scribblenauts'u merak edenler için http://www.youtube.com/watch?v=Sg7k44ALolQ
Edit; Artık Pc ve diğer konsollar için de çıkmış. Ois ve Android dahil.

Akıllı telefon oyunları- TOP 5


 5- Şeker patlatmaca         
                                          
El göz kordinasyonunu arttırır 0-3 yaş için mükemmel bir seçim. Zeka ve beceriyi bir araya getiren bu müthiş oyun 7'den 70'e herkesin sevgilisi.
Amaç;Renkleri eşleştirip tüm şekerleri patlatmak. 
Editörün yorumu; Kardeş sarıyı patlat sarıyı.

   



 4- Koş kazım koş

 Adam zaten koşuyor oyunun tek olayı 
adamı zıplatmak
Amaç; Kazım'ın hiç durmadan koşmasını sağlamak. Oyunu bitirmek için Kazım'ın dalağını patlatmanız gerekiyor.
Editörün yorumu; Yaş kaç?


3- Patates

Yan sanayi sanal bebek, orjinali için (bkz.patates kafa)
Amaç; Bu tipsiz herifleri besleyip büyütüp adam etmek. Okula göndermek,iş sahibi yapıp mürvetini görmek. Aslında sizden bir parça o. 
Editörün yorumu; Anneni mi daha çok seviyon babanı mı?



2 -Gerzek kuşlar

Gerzek kuşları sapanla domuzcuklara atıp hepsini patlatmaya çalışıyoruz. Domuz patlattığı için yüksek derecede şiddet içeriyor o yüzde 3 yaş ve üzeri için daha uygun.
Amaç; Dünya barışı!
Editörün yorumu; Allah akıl fikir versin.



1- Kesmece bunlar

Parmağınızı ekranda kaydırarak meyve sebze kesmek, salata yapmak, alevli alevsiz meyve tabağı hazırlamak için pratik yapmanızı sağlar.
Amaç; Yok galiba :)
Editörün yorumu; Abi, bu karpuzlar Adana mı?

11 Temmuz 2013 Perşembe

Büyüklere Masallar



   Ramazan ayına girdiğimiz şu günlerde, kendisi artık başlı başına bir ramazan klişesi olan Nihat Hatipoğlu'ndan bahsetmeden olmaz. Emperyalizmin simgesi olan Coca-cola'nın ramazanda satışları arttırmak için reklamlarında kullandığı iftar sofralarıyla aynı samimiyetsizlikte bu zat-ı muhterem. Tıpkı hazır meyve suyu gibi %100 yapay, sentetik hatta inorganik. Fakat İçi dışı bir, yazayım da görün. İçindekiler; Dörtte üçü Su, meyve oranı %10, tatlandırıcı, renklendirici, doğala özdeş aroma, geri kalanı da glikoz şurubu. Yani tadından yenmiyor.

   Akrabalara misafirliğe gidince fark ettim, bu adamın anlattığı masalları dinlemeden uyuyamayanlar var. Bu yüzden sahurda reytingler tavan yapıyor. Bende görünce 1 saniye dayanamıyorum. Bir de oğlu çıkmış piyasaya şu sıralar. İnternette gördüm, gözlerim dağlansaydı da görmeseydim. Boynuz kulağı geçiyor azizim. Herneyse dönelim Nihat hoca'ya, Adam cenneti öyle bir anlatıyor ki sanırsın çocukluğu, gençliği orada geçmiş. Şimdi uzun uzun yazmayacağım ama soru soranlara da saçma sapan cevaplar veriyor. Söylemesi gerekeni değilde insanların duymak istediklerini söylüyor. Yüzü ağlamaklı falan kendinden geçmiş, millette ağzı açık dinliyor. Sonra karınca demiş ki Ebu Sülüf'e: "Yaa, Ebu Sülüf az ilerden geç üzerime basacan". Ebu Sülüf karıncaya dönmüş ve demiş ki...