Ne Acayip Aletsin Sen "Koşu Bandı"
Koştuğunuz
yolu hareket ettirmek suretiyle aynı noktada ilerlemeden hareket
etmenizi sağlayan makinelere kısaca koşu bandı diyoruz. Dahice
değil mi? Bazen:)
Geçenlerde
kız kardeşimin yoğun baskısı sonucu soluğu spor salonunda
aldım. Zira göbeğim doğal sınırlarına ulaştı. Her an benden
ayrılıp özerkliğini ilan edebilir. Bu vesileyle koşu bandını
ilk kez deneme fırsatı buldum. Yıllardır iyi kötü spor yaparım
ama spor salonunun kapısını açmışlığım yoktur. Salon
sporlarına ilgim yok anlaşılan:) Antrenman koçunun yaptığı
program şöyleydi; ilk 15 dakika yürüyüş, 10 dakika hafif
tempolu koşu, 5 dakika koşu.
Zaten 20 dakika yürüyüp gittiğim spor salonunda bu programı görünce biraz şaşırdım. Neyse ilk şoku atlattıktan sonra soluğu koşu bandında aldım. Aklıma gelen ilk şey şu oldu; "Ben tam bir geri zekalıyım çünkü yürümek için elektrik tüketiyorum." Tamam bu alet spor salonları için gerekli yada iklim şartlarının yılın her zamanı yürümeye yada koşmaya elverişli olmadığı şehirler için. Fakat bu aleti evine alan insanları düşününce İstanbul'da yaşayıp da evde koşu bandı kullanmak anlamsız geliyor bana. Yılın 365 günü açık havada (temiz hava diyemiyorum çünkü) koşmak yürümek varken neden bu işi evde yaparsın ki? Koşmak için elektrik tüketmek çok komik değil mi? Bu cihazı üretmek için harcanan kaynaklar, iş gücü ve enerjiyi hesaba katmıyorum bile.
Ev kullanımı için konuşmak gerekirse, genellikle ev kadınlarının kendilerini yürümeye teşvik etmek için satın aldıkları koşu bandı kısa zamanda önemini yitirerek atıl hale geliyor. Gündüz kuşağındaki kadın programlarını izlerken üzerinde egzersiz yapılan koşu bandı, bir anda üzerinde çamaşır askısı yada kullanılmayan eşyaların bulunduğu kocaman bir elektronik çöp haline geliyor. Tonla para verildiği için atmaya kıyamıyor insanlar. Ya evlerde aksesuar olarak kalıyor yada eşe dosta jest adı altında kakalanmaya çalışılıyor:)) Çevremden biliyorum. Madem hareket etmek istiyorsun dışarı çık çünkü hayat sokaklarda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder